Erdal Sarıgöl: “Dayatmacı anlayışa karşı Şükrü Genç’i destekliyorum”
CHP ve Sarıyer siyasetinin önemli isimlerinden eski meclis üyesi Erdal Sarıgöl 31 Mart yerel seçimlerine sayılı günler kala basın açıklaması yaptı. Açıklamasında gerekçelerini sıralayan Sarıgöl, “Şükrü Genç’le oylarımızı artırarak kazanacağımız seçim, dayatmacı anlayış nedeniyle riske edilmiştir. Ben de bu nedenle yeniden Belediye Başkanı seçilmesi için destek veriyorum” dedi.
Erdal Sarıgöl açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
Sevgili dostlarım, değerli Sarıyer’liler
Sayın basın mensubu arkadaşlarım,
1980 darbesi sonrasındaCHP kurucu ilçe yöneticisi olarak 9 Eylül 1992 tarihinden itibaren görev aldığım partimelayığı ile hizmet ettim, etmeye çalıştım.
Bugün ise, CHP’de son zamanlarda yapılan siyasi yanlışların, siyasi körlüklerin, akıl tutulmalarının ve parti içi düşmanlıkların hat safhaya çıktığı, şimdiye kadar görülmemiş tehdit ve dayatmalarla karşılaştığımız bugünkü süreçte partimizle ilişkimi birçok arkadaşım gibi gözden geçirme ihtiyacı hissettim, 26 şubat 2024 tarihinde istifa ettim.
Geçmişte “Ekmeleddin vakası” gibi siyasi dayatmalarla karşı karşıya kaldık ve Sarıyerhalkı bu duruma tepkisini sandıkta ortaya koydu.Her seçimde yüzde 87’ler civarında olan katılım oranı bu dayatma nedeniyle yüzde 74’e düştü.
O zaman da uyarmıştım, şimdi de uyarma ihtiyacı hissediyorum.
Bugün yine benzer bir durumla karşı karşıyayız.
Biraz açayım;
2023 seçim sonuçları aslında kaygılarımızda ne kadar haklı olduğumuzu göstermektedir.
CHP…37,9 %
AKP…29,9 %
MHP… 5,8 %
BBP… 0,6 %
İYİ…10,2 %
TİP… 5,1 %
DEM..3,3 %
ZAFER.P… 2,6 %
YRP… 2,2 %
MEMELKET.. 1 %
Yerel seçim sonuçları elbette farklı Şükrü Genç’li belediye 115 000 oy alıyor. Bu denklemle Chp adayının sağdan ve soldan oy alma ve hatta örgüt içi sorunlarla oy eksilteceği ve seçime katılım oranının azalacağı nedeniyle seçim kaybedeceği açıktır.
Seçimi alabilmek için yola çıktık.
31 Mart’ta yapılacak yerel seçimde ilçemizde partimiz adına belirlenen belediye başkanı adayı konusunda, parti örgütümüzün görüşüne başvurulmamış, kanaati alınmamış, örgütümüz adeta dışlanmıştır.
Eğilim yoklamasındadiğer başkan adayları yoklanmamıştır. Yoklama yapılsaydı yoklamadan çıkacak adaya diğer aday adaylarının riayet edeceği ve destek vereceği apaçık ortadayken nedense(!) “dayatma” yöntemi tercih edilmiştir.
CHP kurultayındaki genel başkanlık yarışı bugün parti içi düşmanlık olarak vücut bulmuş, aday belirlemelerinde İBB Başkanına yakın isimler öne çıkmış ya da kendilerini “değişimci” olarak adlandıran gruba yakın olmayanlar eğilim yoklamasından çıksalar bile liste dışı bırakılmıştır.
Sarıyer’de belediye başkanlığı için aday adayı olan Sayın Cengiz Alp, Sayın Erol Aydın ve Sayın Serdar Sarıakçalı bu süreçle ilgili yanlışlıkları çeşitli açıklamalarında detaylı olarak kamuoyuna anlatmaktadırlar.
Bence bu yanlışlıkların temel nedeni parti içi demokrasinin parmak sayısına indirgenmiş olmasıdır.
Bizler, bir yandan AKP-MHP’nin yüzde 50+1’le dayattığı başkanlık sistemini haklı olarak eleştirirken,bir yandan da partimizin tüm organlarının yüzde 50+1’le seçilmesini demokratik bir yöntem olarak kabul edemeyiz.
Partimiz yüzde 50+1’e endeksli başkanlık sistemine karşı, parlamenter demokrasiyi savunurken, parti örgütümüzün tüm kademelerinde yapılan seçimlerin yüzde 50+1’le belirlenmesi çelişkili bir durumdur.
Kurultayda bir oy fazla alanın,il örgütünde bir oy fazla alanın,ilçe örgütünde bir oy fazla alanın,mahallede bir oy fazla alanın her şeyibelirlediği bir sistem demokratik olabilir mi?
Bu sistemde, seçimi alamayanlar bir dahaki kongre sürecine kadar öfke biriktirmekte, partinin yönetim ve iş üreten süreçlerinden uzak kalmakta ya da uzaklaştırılmaktadır. Dolayısıyla parti insan ve akıl gücünün yarısını kaybetmektedir.
Yani örgüt içi seçimi alanın her şeyi belirlediği, kaybedenin hiçbir şekilde dikkate alınmadığı bir sistemde,yerel ve genel seçimlerde iktidar olmak için gerekli birlik, beraberlik, iş birliği, dostluk ve dayanışma sağlanamaz.
Şikâyet ettiğimiz “başkanlık sisteminin” partimizin her yerinde var olmasına karşın, kimsenin değiştirmek istememesi ironik bir durumdur. Belirleyici olma gücünü ele geçirenin/geçirenler bu sistemde statükonun savunucusu olmakta, muhafazakârlaşmaktadır.
Değerli Dostlarım,
Sosyal medyada parti içi sorunları bugüne kadar hiç tartışmadım, bu nedenle basın açıklaması yapmayıtercih ettim. Partimden neden istifa ettiğim konusunda sevenlerim ve hatta sevmeyenlerimde bilgi sahibi olsunlar istedim.
Sosyal medyada takip ettiğim kadarıyla partimizle ilgili kaygılarını samimiyetle dile getiren sevgili arkadaşımız Orçun Koçyiğit’in açıklamalarını çok değerli buluyorum ve altına imzamı atıyorum.
Sarıyer’in seçim tarihinde 2009 yılı özel bir yere sahiptir ve birçok kimse tarafından bu dönem doğru bilinmemekle birlikte yine de her CHP’li “2009 ruhu”nuanımsamakta ve örnek göstermektedir.
2009 yılında Sarıyer’de Erdal Sarıgöl, Gökan Zeybek ve Şükrü Genç CHP’nin belediye başkanı aday adayları olarak kamuoyunun karşına çıkmışlardı. Ve her aday, adaylık müracaatında bulunurken,“atamaya aday” olduğumuza dair müracaat formu doldurmuştuk. Odönem “ön seçime adayım” diye de başvuruyapılabiliyordu. Bu durum meclis üyeleri için de geçerliydi.
Peki bugün ne oldu?
CHP genel merkezi ön seçim sözü verdi. 16 arkadaşımız belediye başkanı aday adaylığı için, 130’a yakın arkadaşımız da meclis üyeliği için müracaatta bulundu.
Sadece meclis üye listesinin çift numaraları için meclis listesinin dörtte biri kadarı eğilim yoklaması ile belirlendi.
Mesela, belediye başkan adayları da bu yoklamada yer alabilirdi ve bu eğilim yoklamasından çıkan başkan adayına kimse itiraz etmezdi.
Birçok meclis üyesi adayı arkadaşımız eğilim yoklamasına katılmadı, atama ile listeye girdi. Eğilim yoklamasından çıkan bazı isimler ise belediye başkanına ya da bana yakın diye liste dışı bırakıldı.
2009 yılında da bir aday adayı genel merkez tarafından aday olarak atanmıştı ama diğer iki aday adayı atananın yanında durarak destek verdik.
Oysa 2009 dandaha önceki seçimleri, aday adaylarının kavgaları ve küskünlükleri nedeniyle hep kaybetmiştik, ancak 2009’da bunu tersine çevirdik ve 15 yıllık iktidarın kapısın açtık.
O dönem, partimize zarar vermemek adına bir arada durduk ve belediyeyi AKP’den anlamlı bir oy farkıyla aldık.
İşte buna “2009 ruhu” diyoruz.
Bugün ise genel merkez bir aday atadı ama ne pahasına? Sorun adayın kişiliği değil. Sayın Oktay Aksu benim arkadaşımdır. Sorun Genel Başkan Sayın Özgür Özel’in de dediği gibi “tansiyonun iyi yönetilememesi” ve bu nedenle parti örgütünün bir kırılma yaşamasıdır.
Mevcut Belediye Başkanı Sayın Şükrü Genç, haklı olarak “ben aday gösterilmediğimi televizyondan öğrendim. Son güne kadar bana ‘aday sensin’ dediler” diyerek kırgınlığını dile getirdi ve mevcut adayın seçimi kazanamayacağı kaygısı ile bağımsız aday olarak başvuruda bulundu. Başvurudan haberi olan CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel, Belediye Başkanı Sayın Şükrü Genç’ten “bir gün daha beklemesini” rica etti. Ertesi gün, Parti Meclisinden bağımsız olarak “tek başına karar alma yetkisi” olduğu halde “Bazı şeyleri aşamadık ağabey” dedi.
O güne Belediye Başkanı Sayın Şükrü Genç’e bağımsız aday olmaması yönünde görüşbelirtirken, bu açıklamadan sonra bu görüşümü değiştirerek bağımsız adaylığına destek vereceğimi söyledim.
Bağımsız belediye başkan adayı ve mevcut Belediye Başkanı Sayın Şükrü Genç’le çok anlaşabildiğim söylenemez, her zaman eleştirilerim olmuştur ve bunları da bizzat kendisine defaten iletmişimdir. Ancak tüm bunlara rağmen bugüne kadar ki faaliyetlerinde başarılı olduğu kanaatindeyim. Sayın Şükrü Genç’le oylarımızı artırarak kazanacağımız seçim, dayatmacı anlayış nedeniyle riske edilmiştir. Ben de bu nedenle yeniden Belediye Başkanı seçilmesi için destek veriyorum.
Bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Şükrü Genç’in bugün aday olmasına karşı çıkanlara baktığımızda çoğunun geçmiş dönemde, belediye başkan yardımcısı, belediye meclis üyesi, belediye encümen üyesi, koordinatör vb. görevler üstlenen arkadaşlar olduğunu görüyoruz.
İşin asıl hazin tarafı da budur. Bu arkadaşların geçmişin başarılarında ve başarısızlıklarında ayırt etmeden müteselsilen sorumlulukları vardır.
Şimdi “sende bir dönem meclis üyeliği yaptın” diyecek olanlar çıkacaktır. 2009 seçimleri sonrası ben istemesem de gerek örgütün gerekse Belediye Başkanının arzusu ile bir dönem meclis üyeliği yaptım, bıraktım.Birdaha herhangi bir göreve talip olmadan sıradan bir partili olarak üstüme düşen görevleri layıkıyla yerine getirmeye çalıştım.
Değerli Dostlarım,
Bazı konuşmalarda veya yazılanlarda birçok arkadaşımızın kendi tarafını putlaştırdığına ve karşı tarafı ise şeytanlaştırdığına dair cümleler kurduklarını görüyoruz. Bu da AKP’nin yerleştirdiği bir anlayıştır. İçinde düşünce ve akıl barındırmayan, dünyanın en ilkel yönetim anlayışının dışa vurulması anlamına gelmektedir.
Kendi tarafınızı put, karşı tarafı şeytan tarif eden anlayış gelişmenin önündeki en büyük engeldir. Bu ülke toprakları içindeki her vatandaşımız bizim kardeşimiz yurttaşımızdır, kimse de şeytan değildir.
Ne kimse bir tarafa oy verince dünyanın sonu gelir, nede diğer tarafa oy verenler vatan hainidir!Emma Goldman’ın dediği gibi “Oy vermek sistemi değiştirseydi, yasaklanırdı.”
CHP, AKP, DEM, MHP, İYİ, DEVA, GELECEK, MEMLEKET, TİP ve diğer partilere oy verenlerin hepsi bizim hemşerimizdir, dostumuzdur, kardeşimizdir.
AKP iktidarı 22 yıllık süreçte demokrasiyi oy vermeye indirgemiş ve bu baskıcı, otokrat zulüm sistemini kurmuştur. Mesele oy vermek değil, halk yararına ekonomik ve sosyal politikalar geliştirmek ve bu politikaları kalıcılaştırmaktır. CHP başta olmak üzere sol, sosyal demokrat muhalefetin temel görevi de budur.
Ülkemizde yoksulluğun sebebi olan AKP, belediyelerin boş vaatleriyle hem yerel hem de merkezi hükümet kanallarıyla yaptığı palyatif yardımlarla bir sadaka ekonomisi oluşturmuştur.
Yoksulluğun devamı AKP’nin devamıdır…
Yoksulluğun yok edilmesi ise sol, sosyal demokrasi iktidarının hedefi ve AKP’nin sonu demektir. Bu anlayış doğrultusunda siyaset yapan her anlayış da bizim doğal müttefikimiz olmalıdır.
Gelelim Sarıyer’deki bugünkü duruma…
Bugün, Sayın Şükrü Genç seçim kazanır mı, CHP’ye seçim kaybettirir mi,CHP’den az mı oy alır fazla mı? gibi soruların sorulmasına neden olanlar Sarıyer’deki yerel seçim ve adaylaşma sürecini yönetemeyen, ilkesiz, ucuz siyasete teslim olan işgüzar anlayıştır.
Siyaseti zehirleyen kişisel ikbal beklentisi ve rant ilişkileri Sarıyer’de de belirleyici olmuş, Sarıyerlileri bir tercih yapmak zorunda bırakmıştır.
Sorun kimin aday olduğu ya da adayların kişilikleri değil süreç sorunudur, bu sürece egemen olan anlayış sorunudur. CHP bu sorunları aşmalıydı ve bunlar yaşanmamalıydı.
Sarıyerliler ya bugün bu duruma “dur” diyecek ya da bundan sonra yukarıdan atanacak adaylara razı olacak, Sarıyerli bir aday göremeyecek.
Bu seçimde Sarıyer’in bu duruma “dur” diyeceğine ve “adayımı kendim belirleyeceğim ve kendim seçeceğim” diyeceğine eminim.
O nedenle Sarıyer seçiminibir laboratuvar olarak değerlendirip, geleceğe referans olacak bir seçime dönüştürelim.
Bu seçimi, halka dönük bir siyasetin, tabanın tercihlerine dayalı bir adaylaşma sürecinin ve demokratik teamüllerin egemen olduğu bir seçime dönüştürelim ki Sarıyer kazansın.
Saygılarımla.