Bir fırıldağın ibretlik öyküsü
Yayınlanma:
Güncelleme:
Vedat Özdemir'in kaleminden "FIRILDAĞIN MACERALARI"...
Anadolu’nun kendi halindeki bir köyünden yola çıkıp şirin mi şirin bir sahil kasabasına yerleşen bir dava takip memurunun para ve siyasi hırsları yüzünden yaşadıkları kısa zamanda tüm kasabalının diline düşer. Öyle ki ilk başta “Memur bey” diye lanse edilen dava takip memurunun ismi kısa zamanda fırıldağa dönüşür. 'Fırıldak buraya', 'fırıldak şuraya' derken, mebus olma hayaliyle yanıp tutuşan bizim dava takip memuru kısa zamanda kasabanın maskotu haline gelir. Bizim fırıldak kel, göbekli, fodul yani tam bir karikatür tiplemesiyle kasabanın tek eğlence kaynağı olur.
Kasabanın tam merkezinde tek odalı bir ofisi olan fırıldak, genellikle ahalinin de tek sorunu olan arazi davaları ile ilgilenmektedir. Kendisine gelenlerin büyük çoğunluğu okuryazar olmayan çevre köylerdeki çiftçilerdir.
Dava açmak isteyen ya da davalık olanın gideceği tek adres bizim fırıldağın tek odalı ofisidir. Masanın üstünde küçük bir kanun kitabı, bir de tüm Türkiye’nin telefon rehberinin olduğu kalın mı kalın bir kitap bulunmaktadır. Kendisine gelenleri dinleyen fırıldak, köylüye masanın üstünde duran kitapları göstererek, “Söyle bakalım senin dilekçeni hangi kitaptan yazayım?” sorusunu yönelmektedir. Bunun nedeni ise; okuryazar olmayan köylüyü söğüşlemektir. Köylü, küçük kitap derse 25 kuruş, ama büyük kitabı isterse 100 kuruşu bayılacaktır. Bizim fırıldak işi öylesine ilerletir ki parası olmayan köylüye tarlasının yarısı karşılığında senet bile imzalatmaktadır. Ama hazırlanan dava dilekçeleri köylü gittikten sonra odanın içindeki çekmecenin içinde kaderine bırakılmaktadır.
Dava açmak isteyen ya da davalık olanın gideceği tek adres bizim fırıldağın tek odalı ofisidir. Masanın üstünde küçük bir kanun kitabı, bir de tüm Türkiye’nin telefon rehberinin olduğu kalın mı kalın bir kitap bulunmaktadır. Kendisine gelenleri dinleyen fırıldak, köylüye masanın üstünde duran kitapları göstererek, “Söyle bakalım senin dilekçeni hangi kitaptan yazayım?” sorusunu yönelmektedir. Bunun nedeni ise; okuryazar olmayan köylüyü söğüşlemektir. Köylü, küçük kitap derse 25 kuruş, ama büyük kitabı isterse 100 kuruşu bayılacaktır. Bizim fırıldak işi öylesine ilerletir ki parası olmayan köylüye tarlasının yarısı karşılığında senet bile imzalatmaktadır. Ama hazırlanan dava dilekçeleri köylü gittikten sonra odanın içindeki çekmecenin içinde kaderine bırakılmaktadır.
Gündüzleri tek işi kendisine gelen köylünün parasını almak olan fırıldağın bir başka özelliği ise geceleri kasabalının kafa dengi insanlarıyla gittiği meyhane sohbetleridir. Rakılar içildikçe fırldağın mebus olma hırsı depreşmekte, gelecek seçimlerin hayaliyle yanıp kavrulmaktadır. Fırıldağın bu zaafını bilen kasabalı gazı verdikçe rakılar havada uçuşmaktadır. Alkolün dozu artıkça bizim fırıldak mebus olmaya daha da yakındır. Oysaki fırıldağın mebus olma hayali kasabalının eğlencesine dönüşmüştür...
Vedat Özdemir’in kaleminden “FIRILDAĞIN MACERALARI"nı okurken, bazen Aziz Nesin’in öyküleri aklınıza gelecek, kahkahalara boğulacaksınız, bazen de bu kahkahaların altında kendinize dersler çıkartacaksınız.
ÇOK YAKINDA…
ÇOK YAKINDA…
Bu haber toplam 9524 defa okunmuştur
Gündem