Özlenen Sarıyer bu

Özlenen Sarıyer bu

“Biz gol atayız da rakip kendi kalesine atar veya penaltı olursa galip” geliriz diyordum. Yanılmışım! Demek ki gol de atabiliyoruz, galip de gelebiliyoruz! Bu gidiş iyi, bu gidiş doğru! Devam etmeli!

Mevsim başı hazırlıklarının iyi yapılamadığı, takımın iyi hazırlanamadığı herkesçe kabul ediliyordu. Bende aynı kanıdaydım, aynı düşünceleri taşıyordum. Takımın ortaya koyduğu futbol bu düşüncelerimizi doğruluyordu. Yeteri kadar transfer yapılamamış, takımın direkt adamı olarak kabul edilen futbolcular bir hata sonucu elden kaçırılmış; teknik direktörün istemem dediği kendisini kabul ettirmiş bazı futbolcular da kaybedilmişti.

Teknik Direktör Akif Başaran’ın transfer politikasını tüm İzmirliler biliyor da meğer biz bilmiyormuşuz! Akif Hoca futbolcu izlemezmiş, İzmir’den tanıdığı menajerlerin getirdiği futbolcuları gözü kapalı alırmış! Aslında bir menajerin biraz da ukalaca konuşması olmasaydı belki böyle düşünmezdik. Kalabalık bir mekanda menajerlerden biri şöyle demiş: “Kahvehaneden  ya da bir belediye otobüsünden genç bir adamı al, Sarıyer kulübüne getir, istediğin fiyata sat, gözünü kapalı alırlar!” Bir teknik direktör ekmeğini yediği bir kulüp için böyle düşünceler besliyorsa o teknik adamın kulübe yararı değil zararı olur! Oldu da! Menajerlerin al dediği futbolcuları aldı, takımı yeteri kadar tanımadı,  hazırlayamadı! Daha doğrusu  kaçıp gitmeyi düşündüğü için, bu ortamı da kendi yarattı ve kaçıp gitti. İyi ki gitti! Takım o kadar kötü oynuyordu ki, o kadar gayeden uzaktı  ki futbolcular yılgınlık beyinlerine çökmüş, pes diyecek duruma gelmişlerdi. Gole ve puana susayan taraftarlara da gına gelmiş, Akif Hoca’nın bir an önce gitmesini bekliyorlardı. Gitti, iyi ki gitti!

Teknik direktörlüğe İlker Hoca getirildi. Beklediğimiz bir isim değildi! İçim burkuldu önceleri. Çünkü, İlker hoca futbolcu olarak kulübümüzde bir yıl tescilli kalmış ama henüz mevsim başında peşinatın dışındaki parasını da tahsil ettikten sonra çekip gitmiş, sezonu tamamlamamıştı. O nedenle bizler için iticiydi, göreve getirilmesi asla düşünülemezdi!

Bu bizim düşüncemizdi. Sorulsaydı bildiklerimizi söylerdik ama sorulmadı; Teknik direktör yapıldı, isabetli de oldu.

İlker Hoca, her teknik adam gibi ilk haftalar takımı tanımaya çalıştı sonra da düşüncelerini uygulamaya başladı. Görünüş öyle! Sarıyer takımının eksiği öncelikle moral kondisyon, özgüvendi ve aynı kadronun bir arada oynatılmamasıydı. İlker Hoca, ısrarla ve zorunlu değişiklikler olmadıkça aynı takımı sahaya sürmekle çok iyi yaptı. Böyle olunca futbolculara güven geldi, moral kondisyonları arttı. Böyle olunca da başarılı sonuçlar arka arkaya geldi.

Aslında alışılmış, seyredilmek istenen Sarıyer budur! Buna kavuştuğumuz için tüm Sarıyerli sporseverler memnundur. Bu başarı elbetteki tüm olumsuzluklara karşın inatla direnen, aleyhte tezahüratlara, ağır tepkilere sabırla direnen ve sonunda iyiyi bulan futbolcularındır. Bu başarı, ısrarla düşündüklerini uygulayan ve başarıyı elde edebilmek için pes demeyen, fazla bir deneylimi olmamasına karşın, akil davranışı ve serinkanlı tutumu ile teknik direktör İlker Hoca’nındır. Bu başarı, elbetteki zor koşullar altında görev kabul eden, iyiyi bulmak için çalışan, çabalayan yönetim kurulunundur.

Bu gidiş burada takılı kalmamalı. Önümüzdeki Hacettepe maçı da kazanılmalı. Yenilmezlik devam ettirilmeli. İlk devre maçları 23 Puanla kapatılırsa, düşme hesapları yapan bizler bu kez, ilk beş takım arasında nasıl kalabilirizi düşüneceğiz. Bunu düşüneceğiz ama yönetim kurulunun da bu son dört beş maça aldanıp da ihtiyaç görülen mevkilere iki üç futbolcuyu almayı unutmasın, ihmal etmesin! Yoksa yarınlar çok geç olur.

Bu yazı toplam 3745 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi