ŞÜKRÜ GENÇ: DERİN MAĞDURİYET YAŞIYOR, AĞIR BEDEL ÖDÜYORUM!

ŞÜKRÜ GENÇ: DERİN MAĞDURİYET YAŞIYOR, AĞIR BEDEL ÖDÜYORUM!
Sarıyer’e 15 yıl boyunca emek veren ve bir iftiracı örgüt üyesinin beyanından dolayı 187 gündür tutuklu bulunan Sarıyer’in efsane belediye başkanı Şükrü Genç bir mektupla isyan etti. 15 yıllık emeğimin karşılığı bu mu?

ŞÜKRÜ GENÇ'İN SİLİVRİ CEZAEVİ'NDEN GÖNDERDİĞİ MEKTUP

Sevgili dostlarım, arkadaşlarım, kardeşlerim, sevgili gençler…

Başta çocuklar olmak üzere herkese hasretle sevgilerimi, saygılarımı gönderiyorum.

15 Eylül Pazartesi günü saat 10.00'da Çağlayan Adliyesi'nde bir kez daha hâkim karşısına çıkacağım. Bu zorlu ve anlamakta zorlandığım süreçte yanımda olan, dualarını ve desteğini esirgemeyen herkese yürekten teşekkür ediyorum.

Sevgili dostlarım,
Ben iyiyim, sağlıklıyım, sabırlıyım…

Ama sizleri, Sarıyer’i, özgürlüğü ve doğanın kokusunu tarifsiz bir özlemle arıyorum.
Dışarıdan gelen her kayıp haberi, yüreğimi dağlıyor; her bir dostumuzun gidişi içimde derin bir yara açıyor.

Bildiğiniz üzere 11 Mart 2025 tarihinden bu yana, 187 gündür Silivri Cezaevi’nde tutukluyum. 2014 yılında “bir terör örgütüne üye olma” ve “teröre finansman desteği sağlama” suçlamasıyla, 11 yıl sonra tutuklandım.

Nisan ayında “terör örgütü üyeliği” kaldırıldı, takipsizlik kararı verildi. Ancak “finansman desteği sağlama” suçlamasıyla hâlâ yargılanıyor ve tutuklu bulunuyorum. Üstelik bu suçlama, tarafıma hiçbir sorgulama yapılmadan, tam 11 yıl sonra bir anda gündeme getirildi. Böylesine ağır bir iddianın bu şekilde ortaya atılmasını anlamakta zorlanıyor, derin bir şaşkınlık yaşıyorum.

İlk mahkemede de söyledim; derin bir mağduriyet yaşıyorum, ağır bir bedel ödüyorum.
Ama hâlâ neyin bedeli olduğunu bilmiyorum.
Beni en çok üzen, belki de en çok güçlendiren şey; bu belirsizliğin içinde adalet arayışıma devam etmek zorunda oluşumdur.

Her gün kendime aynı soruyu soruyorum: Acaba, neyin araştırması içindeyim?”

Yıllarımı Sarıyer’e adadım, belediye başkanı olarak gururla hizmet ettim.
Ve şimdi, kim olduğu bile bilinmeyen kişilerin iftiralarıyla yargılanıyorum.

Üzgünüm… Sarıyerli her bir dostumdan özür dilerim.
Tepkim, yalnızca bu haksızlığa duyduğum öfkeden.
Çünkü ortada hiçbir temeli olmayan bir yalan var!

Dosyamı saygın hukukçular ve akademisyenler inceledi, tek bir geçerli gerekçe bulamadılar.
Ama ben hâlâ demir parmaklıklar ardındayım!

Ankara’dan İstanbul’a yürüdüğümüz o günlerde olduğu gibi, bugün de adalet için sesleniyorum: Adalet, su gibi, ekmek gibi, nefes gibi… Herkes için, her zaman!

Ve bugün, tam da bunu hatırlatarak soruyorum: Bu neyin bedeli?

Bu bedel:

  • 2009’da halkımızın güveniyle çıktığım bu yolda, tam 15 yıl boyunca Sarıyer’e, halkımıza ve ülkemize var gücümle hizmet ettim. Tüm bu emeklerin, alın terinin, gecesiz gündüzsüz çalışmanın bedeli mi bu?
  • Her seçimde artan oy oranlarımızla — %37, %52, %58 — Sarıyer’e gözümüz gibi bakmamızın, onu avucumuzda sakınmamızın, her taşına, her insanına sahip çıkmamızın bedeli mi?
  • Her yaştan, her kökenden insanın kardeşçe, dostça, birlik ve beraberlik içinde, huzurla yaşayabilmesi için verdiğimiz tüm emeklerin, gösterdiğimiz tüm çabaların bedeli bu mu olmalı?
  • Halkın katılımını en üst düzeye çıkararak hazırladığımız Sarıyer Kalkınma Eylem Planı ile geleceği planlamanın bedeli mi?
  • Tüm projelerimizin merkezine insanı koymuş olmanın, onu en değerli varlık olarak görmenin bedeli mi bu?
  • Teknik projelerden sosyal çalışmalara, her adımı “maksimum hizmet, maksimum yatırım, maksimum tasarruf” anlayışıyla yürütmenin bedeli mi bu?
  • Borç yükü altındaki belediyeyi, öz kaynaklarımızla on milyarlarca lira değerinde taşınmaz mal varlığına sahip, güçlü, kurumsal ve değerli bir yapıya kavuşturmanın bedeli mi bu?
  • Dünyanın en önemli yerel yönetim binalarından birini, yeşil bina unvanı taşıyan, kendi enerjisini üreten akıllı bir yapıyı inşa etmenin bedeli mi bu?
  • Çiftlere, en mutlu günlerini ilçelerinin kalbinde, eşsiz bir mekânda yaşatma hayaliyle Yaşar Kemal Kültür Merkezi ve Evlendirme Dairesi’ni inşa etmenin bedeli mi bu?
  • Kentimizin en prestijli kültür merkezlerinden biri olan Boğaziçi Kültür ve Sanat Merkezi’ni (BKSM) inşa edip, ülkemizin en önemli sanatçılarını vatandaşlarımızla buluşturmanın bedeli mi bu?
  • Sarıyer’in yarısından fazlasının yaşadığı gecekondu mahalleleri için yerinde dönüşüm projeleri ile deprem gerçeğine hazırlamanın ve mülkiyet sorunlarını çözecek tapularını teslim etmeye başlanmasının bedeli mi bu?
  • Sarıyer Edebiyat Günleri!
    Evet, evet… Titizlikle hazırlanmış bir düzen, bir kültür şöleni…
    Bir hafta boyunca binlerce kitap, yayınevi ve yazar; Türkiye’nin ve İstanbul’un dört bir yanından gelen binlerce insanla buluştu. Her yaştan insanın yoğun ilgisiyle dolup taşan söyleşiler, paneller, “Şiir Teknesi”nde ustaların sesinden yankılanan dizeler, şehir hatlarında okunan şiirler…
    Fakir Baykurt Öykü Ödülleri, Beyaz Martı Edebiyat Onur Ödülleri, ustalara verilen özel ödüller…
    Aynı anda süren etkinlikler, çocuk atölyeleri, imza günleri…
    Ve tüm bunların fonunda, Boğaz’ın büyüleyici manzarası…

Sarıyer tarihçisi İbrahim Balcı’yı (ışıklar içinde uyusun) ve Beyaz Martı Onur Ödülü sahipleri Yaşar Kemal ile Vedat Türkali’yi saygıyla anıyorum.
Onlar, Sarıyer’in ve edebiyatın hafızasında daima yaşayacaklar.

İşte bu eşsiz, büyüleyici etkinlik mi “bedel” sayılıyor?
Eğer öyleyse, bilin ki sevgili dostlarım…
Sadece bunun için bile bu bedeli göğüslemeye değer!

  • Eğitimde fırsat eşitliği sağlamak için çıktığımız yolda; okullara verdiğimiz desteklerin, binlerce öğrencimize sunduğumuz bursların, kurduğumuz kreşlerin, Gençlik Eğitim Merkezleri’nin, Sarıyer Akademi ve kütüphanenin, 180 öğretmenin emeğinin bedeli mi bu?
  • Engelli çocuklar ve aileleri için ödüllü bir proje olan EÇADEM’i hayata geçirmenin, Yeniköy’deki hizmet merkezimizi yeşil alanı ile bir kampüse dönüştürmenin bedeli mi bu?
  • Mahalle kültürünü, komşuluk ilişkilerini ve dayanışmayı yaşatmak için; ileri yaşta vatandaşlarımızın çaylarını yudumlayıp sohbet edebilecekleri semt ve yaşam evlerini 15 mahalleye kazandırmanın bedeli mi bu?
  • 500 çocuğu sporla buluşturmak…
    Yüzlerce kız çocuğuna umut olmak…
    Sultanlar Ligi’nde mücadele eden ve milli takımımıza sporcu kazandıran bir kadın voleybol takımı kurmakBunun bedeli mi bu?
  • Yoksa her yıl 3.000 çocuğu, 10 farklı branşta sporla buluşturmanın; servisiyle, kıyafetiyle tamamen ücretsiz bir yaz spor okulu sunmanın bedeli mi bu?
  • 23 Nisan’da, ülkemizin dört bir yanından ve yurt dışından gelen çocukları bir araya getirip, dostluk ve kardeşlik köprüleri kurmanın bedeli mi bu?
  • İhtiyaç sahipleri için Sahra Mutfağı ve Aşevi kurmanın bedeli mi bu?
  • Her boş alanı umutla yeşile dönüştürmenin, Sarıyer’e 180 yeni park kazandırmanın bedeli mi bu?
  • Vatandaşlarımızı desteklemek için Sağlık İşleri Müdürlüğü’nü 100’e yakın alanda hizmet verecek seviyeye taşımanın, iki poliklinik açarak sağlık kurumlarının yükünü hafifletmenin bedeli mi bu?
  • Kısırkaya Sokak Hayvanları Rehabilitasyon Merkezi’ni “5 yıldızlı” standartlara taşıyarak, can dostlarımıza sevgi ve özenle en yüksek düzeyde hizmet vermenin bedeli mi bu?
  • Dayanışmayı güçlendirmek, kültürler arasında köprüler kurmak için, yurt içi ve yurt dışında kardeşlik ilişkileri geliştirmenin ve ortak projeler üretmenin bedeli mi bu?
  • Aachen’de bir meydana “Sarıyer Meydanı”, Sarıyer’de bir meydana “Aachen Meydanı” adını vererek kardeşlik bağlarımızı ölümsüzleştirmenin bedeli mi bu?
  • Yoksa Almanya Aachen’da, yıllarca kurduğumuz dostluk köprüleriyle “Sessiz Kahramanlar” ödülünü almanın ve bayrağımızı gururla dalgalandırmanın bedeli mi bu?
  • Depremden sele, yangından su baskınlarına… Her afet bölgesine arama-kurtarma ekiplerimizle yardıma gitmenin bedeli mi bu?
  • Covid-19 salgınında, devletimizin tüm kurumlarıyla omuz omuza mücadele etmenin ve halkımıza zor günlerinde kesintisiz hizmet vermenin bedeli mi bu?
  • Ramazan aylarında, mahallelerimizde kurduğumuz, komşularımızın evlerinden getirdikleri yemeklerle büyüyen o büyük dayanışma sofralarının bedeli mi bu?

Ve daha niceleri. Sayarak daha da zamanınızı almayayım…

Sevgili dostlarım,

Geriye dönüp baktığımda görüyorum ki 15 yıl boyunca tek bir amacım vardı:
Sarıyer’e ve halkımıza hizmet etmek. Bunun dışında hiçbir işim, hiçbir uğraşım olmadı.

Eğer bütün bu çalışmalar bir “bedel” olarak görülüyorsa, bilin ki ben bu bedeli ödemeye hazırım!

Çünkü biz bunları; halkımızla, gençlerimizle, çocuklarımızla, çalışma arkadaşlarımızla inanarak, alın teriyle ve hep birlikte yaptık.

Şanımız, şerefimiz olsun!

Altından kalkamayacağımız hiçbir bedel yoktur!

Omuzlarımızda taşıdığımız onur, halkımızın ve dostlarımızın desteğiyle daha da güçlenecek.

15 Eylül Pazartesi günü, adaletin tecelli ettiği bir günde sizlere sarılmak umuduyla…
Sevgiyle, özlemle, hasretle…

Şükrü Genç
Silivri Cezaevi

Bu haber toplam 852 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT