Özlem Genç yazdı: Başkanın Kabinesi 2

Özlem Genç yazdı: Başkanın Kabinesi 2
Özlem Genç yazdı.
BAŞKANIN KABİNESİ  2 
GERİYE DOĞRU
 
kitap.jpg
Bu ülkede gün geçmiyor ki ülkemizde bir ortaçağ karanlığı görüntüsü çıkmasın karşımıza. Beyoğlu belediye başkanının babası buyurmuşlar ki “tapeleri dinlemek ve izlemek haramdır”. Yıl 2014 kafaya bakarmısınız ne içiyorlarsa bilsek yahu ya da AKP bu kadar kafa yapıyorsa sokaktaki adamlara söyleyelim de boşu boşuna içkiye para vermesinler.
 
Bu duruma algıyı yönetmekte diyorlar. 
 
Kardeşim o tapeler de ne olduğunun hiç mi önemi yok. O tapelerin içeriği ne bilmek insanların hakkı değil mi?  

Ortaçağ karanlığında engizisyon mahkemeleri bu mantalitede idi. Kilisede ki her şey kilisede kalır. Her türlü günah kilise duvarlarının dışına çıkmaz. Dünyanın yuvarlak olduğunu söylemek ölüm sebebidir. AKP kafa yapıcısının dünyaya bakışı da aynı ortaçağ karanlığındandır. 

Ey Türk gençliği Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.

Bilimden ve sanattan uzaklaşan Türkiye en çok gençliğimize zarar vermektedir yani Akp iktidarı bir kişinin ihtirasları nedeni ile ülkemizin geleceğini karartmaktadır.

BAŞGUNUN KABİNESİ 2
Bu ilde gün geçmiyor ki ortaçağ karanlığındaki engizisyon mahkemesinin kararı ile bir gencimizin boynu vurdurulmasın. Başgun o kadar tutucu ve o kadar kindardır ki kendisine yapılan en ufak saygısızlığı affetmez aslında buna saygısızlık demekte doğru değil ya o sadece her bir beledilinin kendisine biat etmesini istemektedir. Çünkü işin kuralı budur kendisi yüce seçicinin kendisini seçmesi için ne kadar tükürük harcadığını bildiği için herkesin de kendisine bol tükürükle aynı muameleyi yapmasını beklemektedir. 

Her insan senin gibi gani gönüllü olamaz ki.

Ye ye ye nereye kadar.

Tükürük bezleri yetişmeye bilir malzemeyi ıslatmaya.

Patagunya da ülkeyi idare edenler hep barış nutukları atarlar hep herkesi kucaklayacaklarından söz ederler ve hep el ele daha ileriye derler lakin hep ortaçağ karanlığına engizisyon mahkemeleri dönemine geri giderler. O koltuklar da ne varsa insanın basiretimi bağlıyor kimliğini mi alıyor nasıl değiştiriyor bilemem hiç o koltuklarda oturmadım. 

İNSAN KAÇINCI KATTA İSE MANZARASI ODUR.

Patagunya nın ve Beledi nin diktatörleri barış diyorlarsa benim söylediklerimi yapmayan barışı tehdit ediyor yok edilmelidir demek istemektedir.

Ekonomik veriler iyi diyorlarsa hazırlanın yağlanın birisi kıspetinizden içeri kolunu sokacak demektir.

Biliyorum merakla yeni karakterlerimizi bekliyorsunuz. Biliyorum hayal ürünü olan bir ülkenin ve hayal ürünü olan bir ilin yönetici kadrosunun maceralarını merakla bekliyorsunuz. Bende malzeme çok fakat sizleri sıkmak istemiyorum bir de tapeleri dinlemek harammış ya sizi haramzade yapmak istemiyorum.

Şimdilerde beledi de asıl konu ve aramızda sürekli olarak konuşulan konu yüce başgunun, zübük bakanın, rızasızın, yüce aşk ın belirleyecekleri müdürler, şefler, müdür yardımcıları vesaire. Ser imaret yüce aşk iki adet vezir istemektedir kendisine birisinin adı belli ‘düğün olmaz’ ın yeğeni. Diğeri belli değil eş vezirlik sistemi ne olacak göreceğiz. İmaretten bahsetmişken size bir soru sorayım beledi seçimlerini Başgun iki dönemdir kazanıyor ve başkan olup sizin partiniz adına yani sizin temsilciniz olarak yönetiyor ya bir bakın bakalım imaret işlerinde sizden hangi partili ya da hangi partilinin yakını çalışmaktadır. Mimar olarak, mühendis olarak, sözleşmeli memur olarak, odacı, çaycı, tekniker haritacı, makineci, emlak istimlakçı olarak partili kaç kişi var. Neden diğer bütün birimlere partililer işe alınırken imaret birimine hiç alınmaz ve neden imarette eleman sıkıntısından bahsedilir.   

Bu yazımızın konusu imaretimizin borusu olsun. Biz bir şiirle devam edelim.  Yazımızın içeriği ile bir.

Şehir
'Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim', dedin 
'bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet. 
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya; 
-bir ceset gibi- gömülü kalbim. 
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede? 
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam, 
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün, 
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.' 
 
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. 
Bu şehir arkandan gelecektir. 
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın, 
aynı mahallede kocayacaksın; 
aynı evlerde kır düşecek saçlarına. 
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. 
Başka bir şey umma- 
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, 
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de. 
 
(Çeviren: Cevat Çapan )
Konstantinos Kavafis
 
ÖZLEM GENÇ

Bu haber toplam 5282 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT