Ne! Açılım mı?

Ne! Açılım mı?

Başbakan R.Tayyip Erdoğan’ın Deniz Feneri darbesini unutturmak, Ergenekon Davası nedeniyle gelen anormal tepkileri dikkatten kaçırmak için olacak, harika bir vücut çalımı ile KÜRT AÇILIMI’nı ortaya atıverdi. Tam da zamanı idi! Çünkü parlamento içinde yer alan DTP’li milletvekilleri açmışlar ağızlarını, yummuşlar gözlerini akıllarına geldiklerini söylüyorlardı. Söylemekle de kalmıyorlardı bir de “Yol haritası” tutturmuşlar, “o açıklanacak” diyorlardı!

Desinler bakalım!
Herkes bir şey söyler!
Kimsenin ağzında kilit yok ki, vurasın, bir daha konuşmasın!

Adamlar sadece “Yol haritası” deseler iyi! Bir de açıklamanın İmralı’dan geleceğini haykırmaya başladılar! Yani İmralı’da yatan, asker, sivil; aşçı, bekçi; sağlıkçı, doktor, hemşire onlarca kişinin koruması altında keyif çatan ölüme mahkûm ama belli odaklardan gelen baskılarla idamından vazgeçilen, binlerce Türk ve Kürt vatandaşın katili APO’dan; yani Abdullah Öcalan’dan!

Beş bin şehit yattıkları mezardan başlarını kaldırıp “Bizim adımıza siz karar veremezsiniz” diye haykırmadılarsa hala ülkenin kaderine sahip çıkacaklar vardır inancını taşıdığındandır! Yoksa! Yoksa onlar öylesine mezardan fışkırır, haklarında karar verenlerin etrafını sarar ki, anlı şanlı siyasiler erozyona uğradıklarını anlarlar.

Meclisi sırf bu iş için toplamamış, bilgi vermemişsin, görüş almamışsın; kesin kararını vermiş gibi “Açılım” dediğiniz ucubeyi başlatmışsınız, PKK uydusu DTP bizi değil APO’yu muhatap alacaksınız dediği zaman fren yapacaksınız! Ona da “Evet” demekten yanasınız da henüz o ortamı yaratamadınız! Çünkü MHP “Açılım” ile ilgili tüm girişimlerinize karşı çıktı; CHP “Niyetinizi açıklayın, sonra konuşalım” dedi! Niyetinizi açıklayamadınız, inandırıcı olamadınız, bir de muhatap baş terörist gösterilince, baskılarla fren yapmak ihtiyacınızı hissettiniz! Freni yaptınız! Bu bile sizin için olumlu bir şey! İftihar ediniz!

Yoksa DTP yetkililerinin “üniter devletten yanayız” lafları palavra, “özlük haklarımızın tanınmasını istiyoruz” söylemleri yutturmaca, eşitlik, hak, adalet istemleri külliyen yalan!

Yalan çünkü Kürtler, bu ülkede TÜRKÜM diyen herkesten daha çok destek görüyorlar, yardım alıyorlar, hak isteyip hakkından fazlasını alıyorlar! Kürtlerin ağababaları ne özlük hak ister, ne Kürt dilini ve kültürünü hesaba kadar ve ne de üniter devlet ya da özerklik! Onların tek arzuları vardır; o da bir türlü terk edemedikleri; vatandaşlarının kanı pahasına rantı kaybetmemektir.

ABD ve AB’nin dayatmaları ile hayvancılık Türkiye’de öldürüldü, yok edildi! Güneydoğu’da bu nedenle her gün hayvan kaçakçılığı yapılmaktadır! Uyuşturucu trafiği aralıksız Güneydoğu üzerinden yapılmaktadır! Kamyonlarla, tırlarla mazot ticareti yine Güneydoğu üzerinden ve sınır boylarından yapılmaktadır.

TÜRK vatandaşı soruyor: Bütün bunları idare edenler kimlerdir? Bu rantı paylaşanlar ve yanlarına varılamayanlar kimlerdir?

Güneydoğu’da devam ede gelen bu haksız kazanç: Mazot kaçakçılığı, hayvan kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı önlenemezse (ki önlenemez, çünkü Kürtlerin ağa babaları ile onlarla dirsek temasında olan çıkarcı Türk yandaşları bundan vazgeçemezler) Başbakan Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın “KÜRT AÇILIMI” havada kalmaya, zaman zaman gündemi meşgul etmeye; Deniz Feneri ve Ergenekon davası olaylarını gözden kaçırmaya devam edecektir.

AMAN unutmayalım! Kürt açılımının rafa kaldırılması konuşulurken Güneydoğu’dan yine haberler gelmeye başladı: 2 şehit, 4 şehit ve 7 şehit! Albayrağa sarılı tabutlar! Üç günde 13 şehit! Dinmeyen gözyaşları. Şehit analarının feryatları o kadar içten o kadar kahredici ki; Allah onların feryadına kimseyi muhatap etmesin!

İstanbul Allah’a emanet! Yahu bu ülkenin insanları her şeyi Allah’tan mı bekleyecek? Hiç mi oy alıp da görev başına gelenlerin yapacağı bir şey yok! Derelerin ıslahı derken dere kenarlarına TOKİ inşaatı için izin verenler, fabrika kuranlar ve dere kenarlarını yakınlarına TIR parkı için peşkeş çekenler varken daha pek çok sel olur, afat olar, daha pek çok canlar yanar! Megakent İstanbul’da her şey perişan, her şey arapsaçı! Bir uzun süreli yağmurda 32 kişi sele kapılıp ölüyorsa; milyar dolarlara varan zararlar meydana geliyorsa, hala daha İstanbul’u yönetenler biz başarılıyız diyorsa bu işte bir terslik var demektir!

Bu büyük felaketten sonra İstanbul Belediye Başkanı yerinde duruyor, onuru ile istifa edip gitmiyor da TV’lerde kendini aklamaya çalışıyorsa ortada bir bit yeniği var demektir!

Mustafa Kemal ne demişti: Bir Türk Dünyaya bedeldir.

Aman Atam! O sözünüzü geri alın, o bahsettiğiniz bu yüzyılda Türk değil Japon’dur. Şehrin bir gün elektriği kesildiğinde intihar edecek kadar onurludur Japonlar!

Bu acı günlerin bir daha yaşanmaması dileğiyle, ulusun ve değerli okurlarımın Ramazan Bayramı’nı tebrik ederim.

Bu yazı toplam 1373 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi