Yenilecek elbet!

Yenilecek elbet!

   İBRAHİM BALCI / SARIYER MANŞET GAZETESİ  

Sarıyer kolay maçı zorla kaybetti. Maç boyu defansını boşaltmayan rakip takım sadece iki akın yaptı bir gol buldu, maçı alıp götürdü.

Sarıyer ne yaptı? Neler yapmadı ki, rakibi ile kedi fare ile oynar gibi oynadı ama yenildi!!! Yenilecekti elbet… Bir Aydın yetti Sarıyer’e!!! Tam beş gol kaçırdı! Hem de ne kaçırış! Kundaktaki bebeyi sahaya sürsen beş pozisyondun ikisini üçünü gol yapardı!!

Önemli olan golü yapamamaktı, bunu da başarı ile yaptı. Pardon birini rakip kaleci Allum Uyanık müthiş uzanarak kurtardı!

Sarıyer hakeme rağmen kaybetti. Rakip çok sert oynadı hakem göz yumdu falan filan hepsi doğru!!! Ama ya penaltı! Yani olmayan penaltı! Ceza alanı dışında olan pozisyonun penaltı ile ne ilgisi vardı? Arkamdaki Refik Kesek’in sesini duyar gibiyim “Ey hakeme bak be, ulan böyle penaltı verilir mi be?” Vallahi verilmez billahi verilmez! Ama verildi! Atış için, sahanın en iyisi Cumhur dururken, yani takımdaki en tecrübeli adam dururken, atış Gökhan Çakır’a yaptırıldı. İyi vurdu ama top direği yalayarak auta çıktı.

Penaltı kaçtıktan sonra da çok önemli iki pozisyondan yararlanamadı Sarıyer! Hakem maçı altı dakika uzattı yine bir gol bulamadı ve kaybetti!

Teknik direktör Akif  Başaran, Aydın’ın sağ kanat oyuncusu olduğunu nedense hala anlamış değil! Sol taraf kendisine çok ters geliyor ama orada oynatmakta ısrar ediyor. Sezai bu hattın esas adamı değil mi? Defansın orta ikilisi Mahmut ve İbrahim hatasız çok maç oynadılar. İbrahim’i sol beke almak akıl kârı değildi ama aldı? Durum ortada! Her neyse olan oldu!

Aslında Sarıyer maçı hafta başında kaybetti! Bir araya gelemeyen bir yönetim kurulunda olan başıbozukluğun takıma yansıyacağı ortada değil mi? Bunu bilmek için kahin mi olmak lazım!

Mali açıdan güç durumda kalan yönetimin daha sık toplanarak birlik havası vermesi gerekirken, iki aydan beri devam eden başkan probleminin çözülememesi basiretsizlikten başka bir şey değil! Takımı ligin alt sıralarından kurtarılması çalışması yapılması gerekirken ortalardan kaybolmak yakışmadı. Yakışmıyor! Futbolcularla yapılan  konuşmada “Takım düşerse düşsün bana ne demek”  maçları kaybetmek demektir, başka bir şey değil! Başkan veya yönetici konuşurken, ne konuştuğunu kulakları duymalıdır. Yönetici, genel kaptan dışında, futbolcu ile birebir ve toplu olarak konuşurken, futbolcudan daha cin olmalıdır. Çünkü futbolcu duyduğunu unutmaz, etkisi altına kalır! Futbolcuya doğruyu söyle canını al!

Seyirci her halde Sarıyer seyircisi değildi. Sarıyer seyircisi son birkaç yıldır değişti, yeni bir jenerasyon geldi! Sarıyerliliğin de ne olduğunu bilmiyorlar! Kabahat kimde, hata kimin: .YÖNETİCİLERİN!

Arkadaş, siz kulübün mali durumunu kontrol edenler değil misiniz? Cebinizden verdiğiniz paralar çoluk çocuklarınızın nafakası değil mi? EVET ÖYLEDİR! O halde çok dikkatli kullanmalısınız. Seyirciye kombine kart vererek kendin için ve takımın için bağırtma, alkış tutma yolunu seçersen, bir süre sonra tepene çıkar! İşte son üç beş maçtır durum ortada. Yönetici olarak derdin maçtan hasılat almak değil mi? O halde herkesin maça bilet alarak  girmesi gerekir. Seyirci maça cebinden para verip girerse seyirci olduğunu anlar. Hele cebinden para vererek maça girsin, bak bakalım bağırır mı? Bağırmaz çünkü maça gelmez!!!

Taraftarlar kötü transfer yapmaz ve takımları asla mağlup olmaz! Bu dünyanın her yerinde böyledir. Çünkü, ne transfer yapma ve nede sahaya takım sürme şansları vardır!

Bunu takdir etmedikleri içindir ki; yenilgi alan takımın yöneticilerini yermeği kendilerine hak görürler!!! Bizimkiler bırakın yermeyi sövüp saymayı kendilerine hak görüyorlar!

Olacak iş mi?  Yönetim kurulunu beğenmezler, o yöneticilerden kombine kart alırlar ama yine de yönetim istifa diye bağırırlar! Akıllarına gelmez ne yaptıkları! Yetmez, “………siz yönetim istifa” teranesi tutturur ve bağırmaya devam ederler… Ben böyle bağıranların  “………li taraftar” olduklarından şüphe ederim.

Kulübe maddi, manevi bir kuruş katkın olmayacak ve maçın başından sonuna kadar sövüp sayacaksın! Yok böyle bir şey be! Gülenlerin haline ben ağlarım, ağlarım! Biz neler görmedik. Hani derler ya bugün bana yarın sana! Her ne olursa olsun da Sarıyer Spor Kulübü zeval görmesin!

Ama şunu da bilelim, Sarıyer Spor kulübünde yönetici olarak görev yapanların her biri alın teri dökerek kazandıkları ile kulübe yardım ediyorlar. Onlara hakaret etmek değil, kem gözle bakmak bile terbiyesizliktir. Yetmiş yıldır lacivert-beyazlı kulübe maddi ve manevi olarak hizmet eden yöneticilere teşekkür edecek yerde, bu denli ağır sözlerle yermek akıl kârı değil, edepsizliktir, kulübe düşmanlıktır.  Bir slogandır sürüp gidiyor “Sarıyerli olmayan ….. çocuğudur”. Arkadaş, delikanlı, kardeş; sen Sarıyerli misin? Annenin babamın ya da senin nüfus kaydına, doğum yerine bak bakalım ne yazıyor! Velev ki Sarıyer yazsa ne olur? Senin futbolcularından kaçı Sarıyer doğumlu? Yöneticilerin içinde kaç Sarıyer doğumlu var? Sarıyer’de futbol oynayanlar, yönetici olarak görev yapanların, Sarıyer adına hizmet etmeleri yetmiyor mu? Sizin yapamayacaklarınızı yapıyorlarsa neden üzüntü duyuyorsunuz ki? Aslında sevinmeniz gerekmez mi?

Kulübümüz yöneticilerine halisane bir önerim var. Şöyle ki: Siz maçlardan masraflarınıza deva olacak bir hasılat aldığınız yok! Anladığım kadarı bir beklentiniz de yok! O halde, TFF başvurun ve “Maçlarınızı seyircisiz oynamak istiyoruz” deyin. Hiç olmazsa ne futbolcuların ve ne de sizin moraliniz bozulur. Ne de taraftar eziyet çeker!!!

Yine de  serinkanlı düşünerek diyorum ki: Maçların ikinci devresi var. Sekiz müsabaka daha oynayacağız, o nedenle fazla korkmaya, paniklemeye gerek yok. İyi yarınlar kulübümüzün olsun.

Bu yazı toplam 1217 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi